28 Ocak 2018 Pazar

ABD VEASKERİ İŞGAL


Adnan Menderes hükümeti, 5 Mart 1959’da, ABD’ye Türkiye’ye silahlı müdahale hakkı veren bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, “Türkiye, doğrudan ya da dolaylı olarak; tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet ya da sivil saldırıya uğraması durumunda “ABD’ye askeri müdahale hakkı tanıyordu.  “Tecavüz, sızma, yıkıcı faaliyet, sivil saldırı” gibi kavramların ne anlama geldiğini ve hangi durumda oluşacağını Amerikalı yetkililer karar verecekti.

24 Ocak 2018 Çarşamba

İNÖNÜ VE İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI


İsmet İnönü’nün Türkiye’yi İkinci Dünya savaşına sokmadığı, bu tutumuyla Anadolu insanını yeni bir kanlı kapışmadan uzak tuttuğu yaygın bir görüştür. “30’lar kuşağının çocukları babasız bırakmadı” söylemi, döneme yönelik İnönü politikasının doğruluğunu gösteren kanıt olarak kullanılmıştır. Türkiye, savaşa girmedi ve çocuklar “babasız kalmadı”, bu sonuç yaşanan bir gerçek. Bu sonucun, İnönü’nün yürüttüğü ‘ustalıklı politikayla’ elde edildiği yargısı, konuyu yeterince incelemeyenlerin ileri sürebileceği bir savdır. Konunun, gerçek boyutuyla anlaşılması için; Türkiye’nin 1938-1945 arasında uyguladığı dış politikanın ele alınması gerekir. Savaş sonrası politik yönelişi ve günümüze dek gelen uygulamaları anlamak için bu gereklidir. Aşağıdaki yazı, bunu yapmaya çalışıyor.

19 Ocak 2018 Cuma

ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE’NİN DIŞ SİYASETİ



Atatürk’ün ölümünden altı ay sonra Türkiye; 12 Mayıs 1939’da İngiltere, 23 Haziran 1939’da Fransa ile iki ayrı bildiriye (deklarasyona) imza attı. Bu iki deklarasyon 19 Ekim 1939’da, yani 2.Dünya Savaşı sürerken; İngiltere-Fransa-Türkiye arasında, Üçlü İttifak Anlaşması’na dönüştürüldü. Aynı günlerde, 1 Nisan 1939’da; ABD’ye ticari imtiyaz hakları tanıyan bir başka anlaşma imzalandı. Bu anlaşmayla Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Amerika’ya, “gerek ithalat ve ihracatta, gerekse diğer tüm konularda, en ziyade müsaadeye mazhar (en fazla kayırılacak) ülke statüsü” verdi. Amerikan sanayi malları için yüzde 12 ile yüzde 88 arasında değişen oranlarda gümrük indirimleri yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu, İngiltere Büyükelçisine, üçlü ittifak anlaşmasıyla ilgili olarak, “Türkiye bütün nüfuzunu Batı devletlerinin hizmetine verecektir” dedi. Oysa Batı, daha 20 yıl önce; Türkiye’yi yok edeceğini, Türklerin vahşi talancılar olduğunu ve Anadolu’dan uzaklaştırılacağını söylüyordu. 1930 yılına dek süren Kürt ayaklanmalarının hemen tümünü kışkırtıyor ve Musul’u almak için Türkiye karşıtı her türlü eylem içine giriyordu.

14 Ocak 2018 Pazar

ZÜBEYDE HANIM’IN ÖLÜMÜ VE MUSTAFA KEMAL’İN “NAMUS VE VİCDAN YEMİNİ”


Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, 14 Ocak 1923 günü öldü. 13 gün sonra 27 Ocak’ta İzmir’e gelen Mustafa Kemal, annesinin mezarı başında, bugün herkesin ders alması gereken bir konuşma yaptı ve şunları söyledi: “Annemin ruhuna ve bütün ecdat ruhlarına sözvermiş olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim. Annemin kabri önünde ve Allah’ın huzurunda yemin ediyorum. Bu kadar kan dökülerek milletin elde ettiği ve sağlamlaştırdığı egemenliğin korunması ve savunulması için gerektiğinde annemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Ulusal egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.” Bu konuşma, günümüzdeki şarlatanlıklarla dolu ihanet ortamında, yolunu ve kimliğini yitirenlere uyarı olsun, onlara doğru yolu göstersin.

10 Ocak 2018 Çarşamba

İNÖNÜ’DEN SAKARYA’YA


Mustafa Kemal’in; “Devrim tarihimizin yeni bir sayfası” dediği İnönü Savaşları’nın birincisi, 10 Ocak 1921 günü kazanıldı. Sakarya ve Başkomutanlık Savaşları’na temel oluşturan, “yaşamsal dönüm noktası” niteliğindeki bu zafer, Kurtuluş Savaşı’nın yazgısına yön veren ilk cephe yengisiydi. Donanımı yetersiz ordu, bu savaşı “kar altında çıplak ayakla” kazanmıştı.

Türk Ordusu, sayı ve silah olarak daha güçsüz olmasına karşın, Yunan Ordusu’nu İnönü’de iki kez yendi. Kurmay çalışmalarında ve savaş stratejisi belirlemede, Yunanlılara karşı açık bir üstünlüğe sahipti. Türk komutanların askerlik sanatında “kendilerinden üstün olduğunu bir türlü kabul edemeyen” Yunan subayları, yenilgiyi bir takım gerçek dışı söylentilerle açıklamaya çalışıyordu. Yunanlılar’a göre, Türk topçusu bu kadar iyi atış yapabildiğine göre, kesinlikle Rus ya da Alman subaylarının komutasındaydı; siperler içinde kuşkusuz İtalyan istihkamcıları vardı; piyade erleri ise Fransız subayların emrindeydi!
 

6 Ocak 2018 Cumartesi

ATATÜRK’ÜN DIŞ SİYASETİ



Atatürk, uyguladığı dış politikayla; Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Rusya’dan Basra’ya dek geniş bir alanı, emperyalist devletlerin etkili olamadığı barış bölgesi durumuna getirdi. Bu başarı, aynı zamanda, Türkiye’nin dört bir yanının, dostluğa dayalı, sağlam bir güvenlik kuşağıyla çevrelenmesi demekti. Yunanistan’la olan göç ve azınlık sorunlarını çözdü, Boğazlar üzerindeki egemenlik sınırlamasını Montreux’de kaldırttı. Hatay sorununu Türkiye’nin istediği biçimde sonlandırdı. Türkiye adına öyle bir saygınlık yaratmıştı ki, tüm çevre ülkeleri, aralarındaki herhangi bir sorunu çözmek için, Türkiye’nin hakemliğini severek kabul ediyordu.