7 Eylül 2016 Çarşamba

FIRAT KALKANI HAREKATI


Türkiye, Fırat Kalkanı Harekatı’yla elde ettiği yerleri, söylediği ve yaptığı gibi ÖSO’ya verecekse, Suriye’nin toprak bütünlüğünü reddediyor, koalisyon güçleri adı verilen ABD safında yürümeyi sürdürüyor demektir. Şam yönetimine karşı savaşan ve bir CIA terör örgütü olan ÖSO’nun, Suriye’nin tümünü ele geçirmesi olanaksızdır. ÖSO’yla Suriye’nin bütünlüğü sağlanamaz. AKP, her önemli konuda olduğu gibi, söylediğiyle çelişen bir uygulama içinde bulunuyor. Suriye’nin bütünlüğünden yana olduğunu söylüyor ama Suriye’nin bölünmesini derinleştiren bir eylem içine giriyor.


Ne Oluyor

Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 Ağustos günü, “bölgeyi IŞİD’den temizleyerek sınır güvenliğini sağlamak” amacıyla Suriye’ye girdi. Bu girişime Fırat Kalkanı Harekatı adı verildi. 25 Ağustos 2016’da Genel Kurmay, “Topraklar ilhak edilmeyecek Özgür Suriye Ordusu’na teslim edilecektir” açıklaması yaptı.
Türkiye; Fettulah Gülen’i, tasfiye ve tutuklamaları, OHAL uygulamalarını, PKK saldırılarını tartışırken, gündem bir anda Fırat Kalkanı’na kaydı. Merkez medya, uzun tartışma programları yaptı; terör uzmanları (ne demekse) ve emekli askerler, uzun uzun stratejik bilgilerini sergilediler. Hükümet sözcüleri, hiçbir büyük gücün etkisinde kalmadan ulusal çıkarlar için harekete geçildiğini ileri sürdü. Başbakan, “yeni bir kurtuluş savaşı veriyoruz”, “ya istiklal ya ölüm” gibi sözler söylerken; ilerici kişilikleriyle tanınan kimi köşe yazarları, “AKP’nin Türkiye’yi emperyalizmin safından çıkarma” olasılığından söz etti.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin; 8 yıl aradan sonra, çok daha karmaşık bir ortamda ilk kez sınır ötesi harekat yapması kuşkusuz önemli bir olaydı. Üzerinde durularak geleceğe yapacağı etkiyi tartışmak, irdelemek gerekiyordu. Olayı tartışmak önemliydi ama daha önemli olan; her kafadan bir sesin çıktığı bir ortamda bu girişime doğru tanıyı koymak, ne anlama geldiğini belirlemekti.

Tepkiler

Harekat’a ilk tepki, doğal olarak Suriye yönetiminden geldi. Şam, sınırlarının ihlal edildiğini ileri sürerek Türkiye’yi protesto etti. Rusya, derin kaygı duyduğunu açıkladı ve Suriye hükümetiyle birlikte hareket edilmesini istedi. İran, merkezi yönetimle koordine olmadan başka bir ülkenin toprak bütünlüğünü ihlal etmek kabul edilemez dedi.
ABD, harekatın kendisine bildirilmemiş olmasından duyduğu rahatsızlığı belli ederken harekatı desteklediğini açıkladı. Pentagon sözcüsü, Türkiye’nin “oyunu kitabına göre oynadığını” söyledi ve “müşterek güçlerin Cerablus’u aldıktan sonra sınır boyunca Batıya doğru ilerlediğini, bunu da olumlu bulduklarını” dile getirdi.1
Washington’daki Atlantik Konseyi’nin Ortadoğu uzmanı Aaron Stein’in değerlendirmesi, Fırat Kalkanı’na karşı ABD tutumunun özeti gibiydi; “Türkiye Menbic’e doğru ilerleyecek mi, ilerlemeyecek mi? Eğer Türkiye operasyonu sınırlı tutar ve sınır çizgisi boyunca ilerlerse sorun çıkmaz. Ama eğer Türkiye sınırdan uzaklaşan operasyonlar yürütürse, bu Suriye’deki koalisyonun da  (terör grupları y.n.) buna dahil olmasına neden olur ve Türkiye’nin Suriye’deki stratejisi konusunda soru işaretleri doğurur” dedi.2

Gerçeği Görmek

Türkiye, Suriye-Rusya-İran bloğunu rahatsız eden ve ABD’den koşullu destek alan ancak ittifaksız gibi gösterilen bir eyleme girişti. Görünüşte, İŞİD’i sınırdan uzaklaştıracak ve PYD’yi durdurarak Kürt koridorunu önleyecekti. Doyurucu açıklama yapılmadığı için, açıklamaların gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ortada kalıyordu.
Görüntünün arkasındaki gerçeği görmek; dünyayı, bölgeyi ve geçmişi bilmeyi, olaylar arasında bağ kurmayı gerektiriyor. Sinsi planların, açıklanmayan pazarlıkların ve binbir çeşit yalanın kol gezdiği ihanet ve karmaşa ortamında, kimin ne dediği önemli değil. Önemli olan, geleceği görmek ve çıkar çatışmalarının biçim verdiği ilişkiler ağını kavramaktır.
Olay ve gelişmeleri, gerçek boyutuyla görebilmek için; atılan adımları, davranış biçimlerini ve doğacak sonuçları, bir bütün halinde irdelemek gerekiyor. Ortadoğu’da, bölgede yer alan ülkelerin tümü için tehdit oluşturan emperyalist bir çatışma var. Bu çatışmayı değerlendirme, yanlışlık kaldırmaz ve şakaya gelmez.

Yanıtlanması Gereken Sorular

Şu sorulara yanıt verilmeli ve verilen yanıt akılda tutulmalıdır: ABD ve AB Suriye’de ne yapıyor, amaçları ne? Amerikalıların, “Ortadoğu’da İsrail ve Büyük Kürdistan’dan başka büyük ülke kalmayacaktır” açıklaması ne anlama geliyor? 21.Yüzyılı kapsayan “Yeni Bir Yüzyıl İçin Amerikan Ulusal Stratejisi’nde” yazıldığı gibi, ABD 2050’ye dek Ortadoğu’dan ayrılmayacak mı?
Kuzey Irak Kürt Bölgesi’yle Suriye’nin Kuzeyindeki Kürt Koridoru arasındaki ilişki nedir? YPG, kimi zaman çatıştığı Barzani’den Fırat Kalkanı Harekatı’na karşı neden yardım istedi?
Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesinin nedeni nedir? İran ne istiyor? Katar ve Suudi Arabistan olaya neden karışıyor? Çin ve Hindistan’ın gösterdiği ilgi neye dayanıyor?

Bloklaşma

Ortadoğu’da, birbirinin karşıtı iki askeri blok var. Rusya, İran ve Lübnan Şam yönetimini destekliyor ve bu ülkeler anlaşması yapılmamış bir blok oluşturmuş durumda. Çin ve Hindistan bu gruba yakın duruyor. Bunlara karşı, ABD’nin başını çektiği; Suudi Arabistan, Katar, İsrail ve Kürtlerden oluşan başka bir birliktelik var. Avrupa Birliği ise bunları destekliyor. Türkiye, ulusal güvenliği için çekince oluşturmasına karşın bu blokta yer alıyor. Rusya’yla son günlerdeki ticaret ve turizm yakınlaşması durumu değiştirmiyor.

Türkiye’nin “Müttefiki” ÖSO

Hükümet açıklamalarına göre, Türkiye’nin tek müttefiki, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı verilen terör örgütü. Fırat Kalkanı Harekatı’na yönelik yargıda bulunmak için buradan, yani sondan başlamak gerekiyor.
ÖSO’nun, bir CIA ve MOSSAD örgütü olduğu, Suriye Devleti’ne karşı ayaklandığı ve PYD’le kimi zaman çatışsa da birlikte eylemler yaptığı biliniyor. Suriye’deki bütün terör örgütleri gibi, ABD ve İsrail’in denetimi ve yönlendirmesi altında, parayı ve silahı Türkiye’yle birlikte onlar veriyor. Her an saf değiştirebilir, bugün yaptığını yarın yıkabilir.

Ülke Bölmek

Terör örgütüne destek vererek işbirliği yapmak Türkiye’ye yakışmıyor ama AKP hükümetleri buna aldırış etmiyor. Komşu ülkelerle ilişkileri bozan, Batı’ya uyumlu bir dış politika yürütüyor. Fırat Kalkanı adı verilen girişimin, bu politikanın sınırlarını aşmayan bir girişim olduğu ya da en azından, Batı’dan kopmadan yapılan ve çözüm getirmeyecek bir blöf çıkışı olduğu görülüyor.
Türkiye, ÖSO’yla işbirliğini sürdürürse bunun mantıksal sonucu; Rusya, İran ve Suriye ile birarada olmamaktır. Bu üç ülke, Suriye’nin toprak bütünlüğünü Şam yönetimiyle birlikte gerçekleştirmek için bir araya gelmiştir.

Cumhuriyet’in Mirası

Türkiye, bedeli ne olursa olsun Barzani’nin özerk bölgesi dahil, sınırlarına bitişik bir Kürt devletine izin vermemelidir. Bu tutum, 1930’dan 1970’e dek ülkeye etnik sorun yaşatmayan Cumhuriyet’in bize bıraktığı stratejik bir mirastır. Amerikancı politikalar bu mirası ortadan kaldırmış Türkiye’yi bugünkü tehlikeli duruma getirmiştir.
Suriye’ye, “sınır güvenliğini sağlamak ve teröre karşı koalisyon güçleriyle birlikte (ABD ve AB) mücadele etmek için” girilmiş ancak girilen yerler, Suriye Devleti’ne değil bir terör örgütüne teslim edilmiştir. Amerikalıların isteği yönünde hareket edilmiş; Suriye’nin içlerine doğru Membic’e değil, “sınır çizgisi boyunca” Batıya doğru ilerlemiştir. ABD, “Türkiye’ye destek olmak için” sınıra Hımmar roketatarları yerleştirmiştir. İncirlik’i ve Türk hava sahasını kullanmayı sürdürüyor.
Kimilerinin “ABD’ye karşı geliniyor” deyip anti-emperyalist boyut verdiği Fırat Kalkanı Harekatı’nın şimdiki durumu budur. Sınır güvenliği sağlandı diye yaymaca yapılmaktadır ancak sınırın yediyüz kilometresinde YPG’yle komşu olduğumuzdan söz edilmemektedir...

Rusya’yla Birliktelik

AKP, yürüttüğü Batıcı politikayı köklü bir biçimde değiştirmediği sürece, kimi çevrelerin bir umut gibi gördüğü, Rusya’yla birlikte hareket etmesi mümkün değildir. Rusya’nın, Suriye’ye silahlı güç göndererek yerleşmesine neden olan amaçları, AKP’nin yürüttüğü ve yürütmekte olduğu politikayla, uzlaşmaz bir çelişki içindedir.
Rusya, Ortadoğu’da ABD’yle çekişme halindedir; AKP ise ABD’yle birlikte hareket etmektedir. Rusya, Esad’ın yanında yer almaktadır; AKP, Esad’sız bir Suriye istemektedir. Rusya, Ortadoğu doğalgazının kendi denetimi dışında Avrupa’ya taşınmasını önlemek için Suriye’ye yerleşmiştir; AKP, Doğu Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya taşınması için İsrail’le anlaşma yapmıştır. Rusya, dünya petrol piyasasına yüksek miktarda ürün verip petrol fiyatlarını düşüren Suudi Arabistan’a neredeyse savaş açacak duruma gelmişken, Türkiye Suudi Arabistan’la doğal müttefik durumundadır; uçaklarının İncirlik’te konuşlanmasına izin vermiştir.

Yapılması Gereken

Kuzey Suriye’de, Kürt koridoruna asla izin verilmemelidir. Bu Türkiye’nin bütünlüğü için yaşamsaldır. Koridor’un, Fırat’ın Doğusunda kalan 700 kilometrelik bölümü tamamlanmış, kantonlar kurulmuştur. Fırat Kalkanı’yla girilen ve sınır çizgisinde dar bir şerit oluşturan 98 kilometrelik bölge, koridoru önlemek için yeterli değildir. Bu alan içeriye doğru, genişletilmeli; terör örgütü ÖSO’ya değil, Suriye’nin meşru yönetimi olan rejim güçlerine devredilmelidir.
Fırat’ın doğusunda kalan 700 kilometrelik sınır bölgesinin, PYD ve ona bağlı olarak ABD’den temizlenmesinin yol ve yöntemleri aranmalıdır. Rusya ve İran’la ittifak bu aşamada önem kazanacaktır. Çin ve Hindistan’ın desteğini alarak, Rusya, İran, Irak ve Suriye ile birlikte hareket etmek, koşulların dayattığı somut bir gereklilik durumundadır.
Ancak, AKP uyguladığı politikayla bu yolu kendine kapatmış durumdadır ve “koalisyon güçleri” dediği Batı’yla yürümeyi sürdürmektedir. Bugünkü yapısı ve anlayışı, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını koruyacak düzeyde değildir. Doğudaki parçası Barzani’yle oluşturulan, Güney’de PYD’yle oluşturulmakta olan Büyük Kürt Devleti’ni önleyemeyecektir. Barzani’nin devletçiğini tanımış durumdadır. Gerek içte ve gerekse dışta, Kürt sorunu diye tanımlanan emperyalist saldırganlığa karşı kalıcı bir sonuç elde etmesi olanaksızdır. Ülke gerçeklerine uygun kendine ait bir dış politikası yoktur. Bugün söylediğinin yarın tersini yapmaktadır.
Emperyalizmin Ortadoğu’daki oyunlarını bozmak için, Atatürk’ün başarıları kanıtlanmış dış politikasını, günün koşullarına uyarlayıp uygulamak gerekmektedir. Bu uygulamayı, Cumhuriyet’e saldırmayı varlık nedeni yapan AKP’den beklemek ham hayalden başka birşey değildir. Olmayacak duaya amin demektir.

DİPNOTLAR

1          ABD ağız değiştirdi: Minbic’i Araplar kontrol etmeli, www.suriyehaberajansı.com
2          “Fırat Kalkanı Operasyonu: ABD-Türkiye Arasındaki Fay Hattı”, Elçin Poyrazlar,  www.bbc.cm





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder