19 Eylül 2016 Pazartesi

CUMHURİYET DÖNEMİ PARA POLİTİKASI VE BANKACILIK (1923-1938)


Osmanlı’nın son dönemde, kredi piyasasına tümüyle yabancı mali aracılar egemendi. Bankalar, büyük oranda, azınlıklarla yabancı uyruklulara hizmet veriyordu. Türk halkının savaşlar nedeniyle, tasarruf gücü hemen hemen sıfıra düşmüştü. 1923 yılında bankacılık alanında yetişmiş Türk eleman yoktu. Çünkü Türk bankası yoktu. Yabancılara ait bankalarda çalışanlar azınlıklardı. 1920’de bankalardaki tüm tasarruf mevduatı, yalnızca bir milyon liraydı. Avrupalılar, Türklerin banka kurmak bir yana, var olan işleyişi bile yürütemeyeceğini düşünüyordu. “Türklerden bankacı olmaz, bunu beceremezler”, “personeli nereden bulacaklar” sözleri, o günlerde sıkça dile getirilen yargılardı.

Devlet Maliyesi, Para Politikaları, Bankacılık

Kurtuluş Savaşı başladığında, yeni devletin bütçesi sıfır noktasındaydı. Nakit Sovyet yardımı ve İstanbul’dan Ankara’ya çevrilebilen vergiler, ilk gelirleri oluşturdu. Denk bütçe hazırlamak, Cumhuriyet Devletinin ilk bütçesinden başlıyarak temel amaç oldu ve büyük oranda gerçekleştirildi. Gereksinimlerin baskısına karşın, karşılıksız para basımına gidilmedi. Hazinenin tümden boş olduğu günler geçirildi. Mali bağımsızlığa, siyasi bağımsızlığın temeli olarak büyük önem veriliyor, Mustafa Kemal tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlıkla gerçekleştirilebilir”1 diyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun 1918’de 160,4 milyon altın Osmanlı Lirası dış borcu vardı. 1925 yılında, bu borcun “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kalan yerlerde harcandığı” kabul edilen 107,5 milyonunun ödenmesi için, Düyun-u Umumiye’yle bir sözleşme yapıldı. 1928’de 1367 sayılı yasayla onaylanan anlaşmaya göre, 1929’da başlayacak ödemeler 1952’de bitecek ve borç tutarından yüzde 37 indirim yapılacaktı.2
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı nedeniyle, yalnızca ilk taksidi ödenebilen borçlar, yeni koşullarla 1932’de yeniden yapılandırıldı. Yeni anlaşmaya göre, borçların önemli bir bölümü, dışsatım mallarıyla ödenecek3 ve nakit ödeme 8,6 milyon liraya düşürülecekti.4
Ankara Hükümeti, yetmezlik içindeki bütçesine karşın, borcunu düzenli olarak ödedi. 1953 yılında son borç taksidini ödeyerek, Osmanlı’dan miras kalan borçlarının tümünü temizledi.

İlk Bütçe

Cumhuriyetin ilk bütçesi 1 Mart 1924’te yürürlüğe girdi. 1924 Bütçesi 118 254 222 liraydı. Bu bütçeden, adalete 4.5, içişlerine 15, sağlık hizmetlerine 2.2, eğitime 6.1, bayındırlığa 14, savunmaya 33 milyon lira ayrılmıştı.5
Bütçe, 1938 yılında, enflasyonsuz bir onbeş yıl sonrasında, 304 milyona çıkarıldı. Bu onbeş yıllık dönemde, Milli Eğitim, Sağlık, Bayındırlık ve Adalet Bakanlıkları’na ayrılan ödenekler önemli oranda arttırıldı.6 1923-1938 arasında 11 yıl, gelir ve giderin eşit olduğu denk bütçe; 3 yıl ise gelirin giderden çok olduğu bütçe fazlası gerçekleştirildi.7

İş Bankasının Özgünlüğü

26 Ağustos 1924’de, bir milyon lira sermaye ile İş Bankası kuruldu. Banka, Mustafa Kemal’in, özel çaba ve desteğiyle kurulmuş ve adını da o vermişti. Bankacılıkta benzeri olmayan ve ilerde örnek alınacak, kendine özgü bir girişimdi. Ödenmiş sermayesinin dörtte biri olan 250 bin lira, Hint Müslümanlarının Kurtuluş Savaşı’na gönderdiği yardımdan karşılanmış, kalan miktar, “parası olan eş-dost, biraz da hatıra dayanan zorlamalarla”8 sağlanmıştı.
Atatürk, İş Bankası’nın kuruluş amacını, “vatanı kurtaracak ve yükseltecek önlemlerin başında yer alan ve oluşumu, halkın değer ve güvenine dayanan, tam anlamıyla çağdaş ve milli bir banka yaratmak” olarak açıklıyordu.9
İş Bankası, kısa sürede gelişti ve yabancı mali aracılara üstünlük sağladı. 1929 yılında, mevduatı 44 milyon liraya çıktı, 1932'ye dek 44 şube açtı. Sermayesi, 1926'da 2 milyona, 1927'de Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası'yla birleşince, 4 milyon liraya çıktı. 1926'da 14,2, 1929'da 43,8 milyon lira oldu.

Merkez Bankası Kuruluyor

11 Haziran 1930’da Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası zor koşullar altında kuruldu. Sermaye yoktu, bankacılık eğitimi almış kadro bulunmuyordu. Birikimi olan az sayıdaki insan, Türk bankacılığına güvenmediği için, paralarını yabancı banka olan Osmanlı Bankası’na yaptırıyordu.
Almanya’dan getirtilen Karl Müller, “Merkez Bankası size gerekli ama kurmayın çünkü kurup işletemezsiniz” diye rapor vermişti.10 Ancak, Cumhuriyet Hükümeti, Merkez Bankası kurmaya kararlıydı. Kuruluş çalışmalarına katılan Celal Bayar, “vatan için Devlet ne ise, Devlet için de Merkez Bankası odur” diyordu.11
Mustafa Kemal Merkez Bankası’nın kuruluş ve gelişimine büyük önem verdi ve ilgilendi. Bankayı, “ülkenin mali ve iktisadi gücünü temsil eden, büyük milli kuruluş” olarak niteliyor; “Uluslararası iktisat güçlerine karşı, durumun gereklerine göre; korunma, denge ve gelişme önlemleri alıyoruz. Bu çetin sınavda, çabalarımıza başarıyla karşılık veren milli paranın gücünü ve milletin varlığını, uluslararası bunalıma karşı korumak başlıca amacımızdır” diyordu.12

Ulusal Bankalar Kuruluyor

Anadolu’nun hemen her ilinde, tümüyle milli sermayeye dayanan onlarca banka kuruldu ve başarıyla işletildi. Adapazarı Emniyet Bankası, Afyonkarahisar Terakki Servet Bankası, Akhisar Tütüncüler Bankası, Bor Esnaf Bankası, Denizli İktisat Bankası, Diyarbakır Bankası, Elazığ İktisat Bankası, Ermenek Ahali Bankası, Eskişehir Bankası, Karadeniz Bankası, İzmir Esnaf Bankası, İstanbul Bankası, İtibarı Milli Bankası, Karaman Çiftçi Bankası, Konya Türk Ticaret Bankası, Kastamonu Bankası, Kayseri Milli Bankası, Kırşehir Ticaret Bankası, Kocaeli Halk Bankası, Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası, Manisa Bağcılar Bankası, Mersin Ticaret Bankası, Milli Aydın Bankası, Nevşehir Bankası, Niğde Çiftçi Bankası, Şarki Karaağaç Bankası, Trabzon Bankası, Ürgüp Zürra ve Ticaret Bankası, Üsküdar Bankası, 1923-1938 arasında kurulan bankalardan bazılarıydı.13
Milli bankaların kurulup gelişmesi, yabancı bankaların mali piyasalardaki tekelini ortadan kaldırdı, onların kredi ve mevduat niceliğini hızla düşürdü. Milli bankalarda, şaşırtıcı bir akçalı sermaye birikimi oluştu. Cumhuriyet yönetimi karşılıksız para basmadığı için, 1924-1929 arasındaki 5 yılda, dolaşımdaki para yalnızca 12 milyon lira artarken, bankalardaki mevduat, 135 milyonluk bir artışla, 76 milyondan 211 milyon liraya çıktı.14
Yabancı bankaların Türkiye’deki toplam mevduat içindeki payı, 1924 yılında yüzde 78’ken, 1938’de yüzde 22’ye, toplam kredi içindeki payı yüzde 53’ten yüzde 15’e düştü. Aynı dönem içinde, kamu ve özel Türk bankalarının mevduat oranı, yüzde 22’den yüzde 78’e, kredi oranı yüzde 47’den yüzde 85’e yükseldi.15

Ekonomik Denge (İstikrar) ve Sürekli Büyüme

Ulusçu girişimler, sonuçlarını kısa sürede gösterdi. 1922-1925 arasında fiyat artış oranı yani enflasyon, yılda yüzde 3.12, 1925-1927 arasında ise yüzde 1 oldu. Bazı fiyatlarda ucuzlama görüldü. Türk parası yabancı paralar karşısında değer yitirmedi, tersine kimilerine karşı değer kazandı.
1924 yılında 9,5 kuruş olan Fransız Frangı, 1929 yılında 7,7 kuruşa, 187 kuruş olan bir ABD Doları 127 kuruşa düştü. Aynı dönemde, bir İsviçre Frangı 34 kuruştan 37 kuruşa, bir Alman Markı 44 kuruştan 46 kuruşa çıktı.16 İngiliz Sterlini 1925’de 895 kuruşken, 1938’de 616 kuruşa düştü.17
Bunlar dünyanın en güçlü paralarıydı. Dış ticaret açığı, 1930’da dışsatım fazlasına dönüştü. Cumhuriyetin ilk yıllarında hiç olmayan altın stoku, 1931’de 6 127 ton, 1933’te 17 695 ton, 1937’de ise 26 107 tona ulaştı. Yine ilk yıllarda hiç olmayan döviz stoku ise, 1938 yılında 28,3 milyon dolara çıktı.18
Enflasyonsuz bir süreçte, para hacmi hemen hemen sabit tutulmasına karşın, ekonomide gelişme sağlandı. 1923-1938 arasındaki 15 yılda, ortalama yüzde 8,4 büyüme gerçekleştirildi.19 Türkiye’de uygulanan ekonomik önlemler, 1929 bunalımından etkilenen başta Almanya olmak üzere, birçok ülke tarafından da uygulanmaya başlandı. Almanya, Türkiye’nin izinden giderek kambiyo denetimi rejimine geçti ve enflasyonu önledi. Paralarının serbest döviz niteliğini koruyan diğer ekonomiler, paralarının değer yitirmesini önleyemediler.

Yurt Sevgisi, Devrimci Tavır

Bunca iş, kuşkusuz kolay başarılmamıştı. Planlanan hedeflere ulaşmak için; sınırsız yurt sevgisi, inanç ve özveriden başka, bilinçli ve kararlı bir devrimci tavır sergilenmişti. Mustafa Kemal, 18 Mart 1923 tarihinde Tarsus’ta şunları söylemişti: “Ulusal ticaretimizi yükseltmeye mecburuz. Bu basit, fakat hayati gerçeği bilerek, bilmeyenlere yolu ile anlatmalıyız. Anlamayanlara zorla anlatarak, amacımıza doğru yürüyeceğiz”.20
1938 yılında Türkiye, akçalı sorunlarını da tümden çözmüş değildi ama büyük bir atılım ve gelişme sağlanmıştı. Kendi gücüne dayalı, sürekli bir gelişme süreci başlatılmış; Türk halkında, her türlü zorluğa karşı çıkacak bir ulusal bilinç ve kararlılık yaratılmıştı. Tam bağımsızlık ve kendi kaynaklarına dayanma esas alınmıştı. Her alanda olduğu gibi, para politikaları ve bağımsız maliye konusunda da, aşılmış olan mesafeyi ölçmek için, yalnız nereye varılmış olduğuna değil, aynı zamanda nereden başlandığına bakmak gerekir.

DİPNOTLAR

1       “Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti Birinci Sanayi Planı 1933” Prof.Dr.Afet İnan, TTK Yay., Ank.- 1972, Sanayileşme Haritası, sf.33
2      “Yeni Osmanlı Borçlar Tarihi” İ.H.Yeniay, İ.Ü.Yay., İst.; ak.Yahya S.Tezel “Cumhuriyet Döneminin İktisat Tarihi” T.V.Yurt.Yay., 3.Bas., 1994, sf.207
3            a.g.e. sf.210
4            a.g.e. sf.210
5        Genel Muvazeneye Dahil Dairelerin 1924-1948 Yılları Bütçe Giderleri”; ak. Prof.Dr. Ferudun Ergin, Yaşar Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.46
6             a.g.e. sf.47-48
7             “Atatürk’ün Ekonomi Politikası” Prof. Mustafa A.Aysan, Top.Dön. Yay.,6.Bas.İst.-2000, sf.51
8              a.g.e. sf.79
9              a.g.e. sf.79
10          “Atatürk’ün Ekonomi Politikası” Prof.Mustafa AAysan, Top.Dön.Yay., 6.Baskı, İst.-2000, sf.99
11          a.g.e. sf.103
12          a.g.e. sf.62-63
13          “Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun Ergin, Yaşar Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.49-50
14          “Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi” Yahya Tezel, 3.Baskı, Tarih Vak.Yurt.Yay., İst.-1994, sf.124
15           a.g.e. sf.125-126
16          “Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun Ergin, Yaşar Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.57
17          “Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi” Yahya Tezel, 3.Baskı, Tarih Vak.Yurt.Yay., İst.-1994, sf.171-172
18          “Atatürk Zamanında Türk Ekonomisi” Prof.Dr.Ferudun Ergin, Yaşar Eği.Kül.Vak.Yay., No:1, 1977, sf.53
19     “1923-1939 Yıllarının İktisat Politikası Açısından Değerlendirilmesi” Korkut Boratav, İTİA Mezunları Derneği, İst.-1997, sf.39-52; ak. Prof. Mustafa A.Aysan, “Atatürk’ün Ekonomi Politikası” Top.Dön. Yay., 6.Baskı, İst.-2000, sf.179
20        “Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri” 2.Cilt, sf. 132; ak. Arı İnan, TTK Bas. 1991, sf.225-226








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder