5 Mart 2016 Cumartesi

ÇÖKÜŞE GİDEN YOL: AVRUPA GÜMRÜK BİRLİĞİ


21 yıl önce, 6 Mart 1995’te bayram havasıyla kutlanan AB Gümrük Birliği girişimi, Türkiye’den çok şey götürmüştür. Üye olmadığımız, söz ve oy hakkımızın bulunmadığı bir dış örgüt hiçbir yükümlülük üstlenmeden Türkiye’nin içişlerine karışmış; ekonomiden kültüre, yönetim işleyişinden dış siyasetine dek her alanda istemlerde bulunmuş ve istemlerini yaptırmıştır. Türkiye’nin 21 yıl içinde AB ile yaptığı ticarette verdiği açık 241 milyar dolardır. Bunun açık anlamı, yoksul Anadolu halkının ticaret yoluyla muazzam bir serveti, Avrupa’nın varsıllığına katmasıdır.

Artık Avrupalıyız

Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi, 6 Mart 1995 günü, Türkiye’nin Avrupa Gümrük Birliği’ne katılmasına karar verdi. Bu karar Türk kamuoyuna gerçek bir zafer gibi duyuruldu. Devlet ve hükümet yetkilileri, iş çevreleri, köşe yazarları bu kararla, “çağdaş uygarlık düzeyine ulaşıldığını, bunun için çok çaba harcandığını”  söylediler. Gazeteler, “Artık Avrupalıyız”, “Kutlu Olsun”  başlıklarıyla çıktı.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: “Bu sonuç Atatürk’ün çağdaşlaşma reformlarıyla başlayan gelişmenin tabii bir sonucudur. 30 yıllık bir davadır. Bu neticenin alınmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum”  1 dedi.
Başbakan Tansu Çiller, “Bu bir başlangıçtır. Türklüğü çağa taşıyoruz. Kollarınızı herkese, Doğuluya Batılıya, Kuzeyliye Güneyliye; hangi düşünceye, inanca olursa olsun açın. Bu bir milli mücadeledir... Haydi Türkiyem ileri” 2 biçiminde açıklama yaptı.
Başbakan Yardımcısı ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal “Türkiye’nin işçisi, çiftçisi, esnafı, sanatkârı ve sanayicisi bundan böyle yalnızca 60 milyonluk Türkiye için değil, 400 milyonluk Avrupa için üretim yapacaktır... Bu zafer şu ya da bu partinin değil milletin zaferidir. Bu zaferin sahipleri önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Adnan Menderes ve Turgut Özal’dır”  3 dedi.

Almadan Vermek

Olayın Avrupa’dan görünüşü hiç de Türklerin “bayram” yapmasını gerektirecek gibi değildi. Avrupalılar, bir yandan kazançlarının hesabını yaparken, bir başka yandan anlaşmanın kendilerine verdiği “haklara” dayanarak Türkiye’den isteyecekleri siyasi ödünleri belirliyordu. Uğruna savaşlar çıkarılan uluslararası pazar edinme gereksinimi Türkiye’de çok kolay giderilmiş, üstelik Türkler bunu “bayram” yaparak kutlamıştı.
Gümrük Birliği, Avrupa Birliğine üye olmak için verilen bir ödündü ve hiçbir AB üyesi ülke, tam üye olmadan Gümrük Birliği’ne katılmamıştı. Türkiye, nimeti almadan külfeti kabul etmişti. Bu nedenle olacak, mutlu bir şaşkınlığa uğrayan AB, daha önce hiçbir üye ülkeye uygulamadığı bir yöntemle, Türkiye’nin Gümrük Birliği’ne katılımını Avrupa Parlamentosu’na da onaylattı. Avrupa Parlamentosu’ndaki görüşmeler sırasında söz alan bir parlamenter, şunları söylemişti: “Türkiye’yi fazla ucuza satın alıyoruz. Bu bizim yararımıza olmayacaktır”. 4

Avrupalılar Ne Diyor

Avrupalılar o günlerde, arka arkaya açık sözlü açıklamalarda bulundular. AP sosyalist grup sözcüsü Anne Van Lencker; “GB, Türkiye’de orta ve küçük işletmeler düzeyinde iş kaybına neden olacak ve Türkiye kısa vadede sıkıntı yaşayacaktır” 5, Avrupa Parlamentosu’nun Yunanlı üyesi Yannos Krranidiotis; “GB, ekonomi ve ticarette Türkiye’nin değil, Avrupa’nın yararına işleyecektir” 6, 1968 gençlik hareketi liderlerinden AP üyesi Daniel John Bendit; “GB Türkiye için kötü bir hediye. Ekonomik alanda güçlük çekecek olan Türkiye, politik birliğin nimetlerinden de yararlanamayacak”. 7
Türk Hükümeti, ülkesini açık pazar durumuna getiriyor ve bunu bayram” yaparak kutluyor; bu pazardan yarar sağlayacak olan Avrupalı Parlamenterler ise Türkiye açısından ortaya çıkacak zararları irdeliyordu. Bu işte, gerçekten bir gariplik vardı.

Asyalılar Ne Diyor

Garipliğin ayırdına varanlar yalnızca Avrupalılar ve az sayıdaki yerli araştırmacılar değildi. Japonya’da iktidardaki Liberal Demokrat Parti Genel Sekreteri Kanezo Muraoka, Japon Hükümetinin, Türk-Japon ilişkilerine büyük önem verdiğini belirterek, Türkiye’nin GB macerasıyla ilgili olarak şunları söylüyordu: “Bayan Başbakanınıza coğrafya dersi vermek isterdim. Çünkü ona göre Ankara’nın Doğusunda hiçbir ülke yok. Hep Batı hep Batı. Türkiye Batıya yaklaşmak için hep Batıdan gitmek istiyor. Oysa Batıya Doğudan da gidilebilir. Örneğin Japonya, Çin gibi ülkelerle işbirliği yapıp, kendi ekonomik durumunu düzelttikten sonra ‘Avrupalı’ olmak için çaba göstermek daha iyi değil mi?”  8
Türkiye’nin tek yanlı bağımlılık doğuran AB politikası konusunda bir başka açıklamayı Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurat Türkmenbaşı yaptı. Türkmenbaşı, 57.Hükümetin Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, 22 Ekim 2001 günü Türkmenistan’a yaptığı resmi gezide şunları söyledi: “Sürekli olarak Avrupa’ya yaranmaya çalışıyorsunuz. Orada itibarınızı sarsmayın. Siz gitmeyin onlar size gelsin. Sizin onlara değil, asıl onların size ihtiyacı var. Tamamen Avrupa’ya yöneldiniz. Sürekli Avrupa’ya gidiyorsunuz. Bir de Ortaasya’ya gelin”. 9

İstekler Başlıyor

Gümrük Birliği (GB) protokolüyle Türkiye’nin uğradığı yitikler, çok çabuk ortaya çıktı. Siyasi istekler, GB oylamasıyla birlikte gelmişti. Avrupa Parlamentosunda aynı gün yapılan bir oylamada, Türkiye ile ilgili 9 başlamlık (maddelik) bir karar oybirliğiyle kabul edilmiş, “Kürt sorunundan” Kıbrıs’a, demokrasiden azınlık haklarına dek birçok istemde bulunulmuştu.

Erken Gelen Yitikler

Ekonomik göstergeler, kısa süre içinde siyasi istemlerden, çok daha kötü bir gidişi haber vermeye başladı. Ucuzlayacak denilen hiçbir ürün ucuzlamadığı gibi, gerçek bir dışalım (ithalat) patlaması yaşandı. Türkiye beyaz eşya, elektrikli ev araçları, otomobil, TV, müzik seti başta olmak üzere her türlü tüketim malları akınına uğradı. Türkiye’nin en iddialı üretim dalı tekstil ve konfeksiyonda dışsatım (ihracat) azaldı.
Üçüncü ülkelerden ucuz hammadde elde etme olanağını yitiren ilaç üretimi, hızlı ve yüksek fiyat artışlarına uğradı. Ağaç işleri, deri sanayii, tarım, mobilyacılık zor duruma düştü. Tekstilde dışalım bir yıl önceye göre yüzde 56 artarken, dışsatım yüzde 4.6 geriledi. Müzik seti dışsatımında yüzde 219’luk bir düşüş yaşandı.10
Dışsatım-dışalım dengeleri alt üst oldu. Altı ay içinde; Almanya’dan yapılan dışalım yüzde 77,5, Fransa’dan yüzde 88.3, İtalya’dan yüzde 86.8, İsveç’den yüzde 92.9 arttı.11

AB Ülkeleri Protokol Kurallarına Uymuyor

Türkiye, Avrupa kökenli mallarla dolarken Avrupa Birliği’ne üye ülkeler, GB protokolünün koşullarına da uymadılar. Türkiye’nin tarımsal ürün ve tekstil ağırlıklı az sayıdaki dışsatım ürününe tarife dışı engeller ve kotalar koydular, anti-damping soruşturmaları açtılar. Avrupa Birliği’nin karar organlarında yer almayan dolayısıyla karar süreçlerine katılamayan Türkiye, alınan kararlara itiraz da edemedi.
Avrupa Birliği’nin 1998 yılında, tek taraflı olarak aldığı kararlar gereğince; 1 Temmuz 1998 tarihinden itibaren Türkiye’ye açılmış olan, 15 bin tonluk sıfır gümrüklü domates salçası kotası, hiçbir gerekçe gösterilmeden durduruldu. Aynı günlerde, daha önce açılacağı bildirilen 9 bin 60 tonluk ilave fındık kotası açılmadı. 16 Haziran’dan beri yürürlükte olan 14 bin tonluk gümrüksüz karpuz kontenjanı kaldırıldı. Bu ürünlerin, AB ülkelerine, ancak gümrük ödeyerek dışsatım yapılabileceği bildirildi.12
Aynı yıl midye, istiridye, kum midyesi gibi kabuklu deniz ürünleri ile taze balık dışsatımı tümüyle yasaklandı. Çift çenekli yumuşakçalar olarak adlandırılan her tür deniz ürününün AB ülkelerine girmesi engellendi.13
Avrupa Birliği 1999 yılında Türk demir-çeliğine anti-damping soruşturması başlattı. Oysa, soruşturma başlatacak herhangi bir ticari sorun yoktu. AB Komisyonu, Birliğin kurulmasında önemli yeri olan Avrupa Demir-Çelik Birliği’nin yaptığı şikayetin haklı olduğu sonucuna vararak soruşturmayı başlattı. Gösterilen gerekçe, Avrupa’ya ihraç edilen filmaşinin (kangal demir) bağlantı parçalarının düşük fiyatla satılıyor olmasıydı. Gerekçe haklı değildi ve gerçek neden, Türkiye’nin Avrupa ülkelerine yaptığı filmaşin dışsatımının 1996-1999 tarihleri arasında yüzde 529 arttırarak 24741 tona çıkarmayı başarmış olmasıydı.14
Türkiye’nin, GB nedeniyle üçüncü ülkelerle olan dış ticaret dengeleri de kısa süre içinde bozuldu. Türkiye, yalnızca AB ile kendi arasındaki gümrükleri sıfırlamakla kalmamış, buna ek olarak; AB dışındaki ülkelere uyguladığı gümrük tarifelerini de, AB’nin kendi dışındaki ülkelere uyguladığı ortak gümrük tarifesi ile eşitlemeyi (yani düşürmeyi) kabul etmişti. Bu üstlenme, hem dış dünyaya açılabilen sınırlı sayıdaki dışsatım ürünümüzü korumasız kılıyor hem de AB üyesi olmadıkları için gümrük tarifelerini değiştirmeyen üçüncü ülkelere, Türkiye ile yaptıkları ticarette açıktan bir kazanç sağlıyordu. Bu kazanç Türkiye’nin yitiğiydi.

Gümrük Gelirleri Düşüyor

Gümrüklerin sıfırlanması ve dış ticaret açıklarının olağanüstü artışı, doğal olarak, Türkiye’nin karşısına büyük miktarlı gümrük vergisi yitiklerini çıkardı. 1 Ocak 1996’da yürürlüğe giren GB döneminin ilk on bir ayında, hazinenin vergi ve fon yitiği 125 trilyon lirayı aşmıştı. Bu iki milyar dolara yakın bir miktardı.15
AB, GB anlaşmasıyla Türkiye’ye vermeyi kabul ettiği parasal yardımı bloke etmiş vermiyordu. Gerçi vereceği tutar da 1 Ocak 1996’dan itibaren 5 yıl içinde 2 milyar dolardı. Bu da devletin bir yıllık vergi yitiği kadardı.16
Türkiye’nin parasal kaybı vergilerden ibaret değildi. Dış ticaret açığı bir yıl içinde 20 milyar dolara vardı. Bu açık, o güne dek Cumhuriyet tarihinin bir yıl içinde gördüğü en büyük dış ticaret açığıydı ve bu açık o günden sonra süreğen (kronik) duruma gelerek, sürekli arttı.17

Dışsatımında Dışalımı Karşılama Oranı Düşüyor

Dış ticaret dengelerinin hızlı bir biçimde dışalım lehine bozulması ve dışsatımın dışalımı karşılama oranının sürekli düşmesi, dış borcun artmasına ve yerli üretimin güç durumda kalmasına,  giderek ortadan kalkmasına yol açtı. DİE verilerine göre dışsatımın dışalımı karşılama oranı, 1950 yılında yüzde 92.2 iken bu oran; 1960’da yüzde 68.6, 1970’de yüzde 62.1, 1980’de yüzde 62, 1990’da yüzde 58.1, 1996’da yüzde 54.1, 2000 yılında yüzde 50.6 18 iken bu oran 2012 de yüzde 56’ya düştü.19

Dışardan Yönetim

Türkiye, GB ile; dış ilişkilerini belirleme yetkisini, Avrupa Birliği’ne devretmiştir.
Türkiye, Avrupa Birliğinin üye olmayan üçüncü ülkelerle (tüm dünya ülkeleri) yaptığı ve yapacağı bütün anlaşmaları önceden kabul etmiştir (16. ve 55.başlamlar).
Türkiye, GB ile herhangi bir dünya ülkesiyle Avrupa Birliğinin bilgi ve onayı dışında ticari anlaşma yapmamayı kabul etmiş, yapması durumunda Avrupa Birliğine bu anlaşmayı engelleme yetkisi vermiştir (56.başlam).
Türkiye, GB anlaşmasıyla; AB’nin GB ile ilgili olarak alacağı bütün kararlara paralel kanunlar çıkarmayı önceden kabul etmiştir (8.başlam).
Türkiye, GB anlaşmasıyla; AB Adalet Divanı’nın bütün hukuki kararlarına tam olarak uymayı önceden kabul etmiştir (64.başlam). Türkiye, GB ile ulusal pazarını, rekabet etmesinin mümkün olmadığı Avrupa mallarına açıyor, gümrük vergilerini sıfırlıyor ve tüm fonları kaldırıyordu.20
Gümrük Birliği uygulamaları konusunda Prof.Dr.Erol Manisalı şunları söylüyor: “Bir ülkenin, dünyanın herhangi bir yerinde bir gümrük birliğine bağlı olması için ‘eşit statüde bir üye’ olması gerekir. Türkiye’nin AB ile ilişkisi ise bir sömürge ile onu yöneten ülke arasındaki ilişkidir. Eskiden Avrupa ülkelerinin Afrika ve Asya’da uyguladıkları örneklerde olduğu gibi”. 21

DİPNOTLAR

1          Hürriyet 14.12.1995
2          Sabah 14.12.1995
3          a.g.g. 14.12.1995
4          Zafer Çağlayan “Lake’e Ankara’da Düş Kırıklığı” Cumhuriyet 16.01.1996
5          “Ekonomik Kriz Yaşanacak” Cumhuriyet 02.01.1996
6          a.g.g. 02.01.1996
7          a.g.g. 02.01.1996
8          “Ankara Doğu’ya Dönsün” Aze Marşan Cumhuriyet, 23.03.1999
9          “Türkmenistan’dan Tokat”, Cumhuriyet 23.10.2001
10       “Gümrük Birliği’nde İlk Raund Avrupa’nın” Gözcü 30.11.1996
11       “Gümrük Birliği’nde Rüzgar Tersten Esti” N.Yalçın Cumhuriyet 22.08.1996
12       “Tarife Dışı Engelleniyoruz” Fatma Koşar Cumhuriyet 15.07.1998
13       “AB’den Balık Yasağı” Hürriyet 26.05.1998
14       Dünya 18.05.1999
15       “Gümrük Birliği Vergiyi de Vurdu” Türkan Al Gözcü 18.12.1996
16       “AB Yükümlülüklerinden Kaçtı” 14.12.1995 Cumhuriyet
17       “GB İthalatı Patlattı İhracatı Vurdu” 11.01.1997 Hürriyet
18       DPT, DİE, Tablo 3.6 “İhracatın İthalatı Karşılama Oranı” ve Hürriyet 31.01.2001
19       www.t.24.comtr
20       “Gümrük Birliği’nin Siyasal ve Ekonomik Birliği” Prof. Dr. E. Manisalı, Bağlam Y. 1995. sf. 65, 66
21       “Gümrük Birliği’nin Siyasal ve Ekonomik Bedeli” Prof. Dr. Erol Manisalı Bağlam Yay. sf. 57




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder