4 Haziran 2015 Perşembe

SİYASİ PARTİLERİN PARA KAYNAKLARI


Siyasi partilerin gelirlerini giderek artan oranda parti dışından sağlaması, yaygın ve etkili bir siyasi bunalımın yaşandığını gösterir. Üye ödentileri, akçalı katkı sağlayan dayanışma etkinlikleri, bayrak, flama, rozet gibi yaymaca (propaganda) gereci satışları, parti yayınlarından gelir sağlanması gibi üyeye yönelik eylemler, Hazine’den ya da sermaye kesiminden gelen hazır paraya alışan yöneticiler için zaman ayırmaya deymeyen gereksiz işlerdir!. Oysa dayanışma ve imeceye dayanan bu tür etkinlikler, partinin halka uzanan ve gücünü ondan almasını sağlayan bağımsızlık araçlarıdır. Partilerin halktan ve ülke gerçeklerinden kopması, siyaseti topluma hizmet aracı olmaktan çıkarmış ve gelir sağlamak amacıyla yapılan bir meslek durumuna sokmuştur. Durumun doğal sonucu, partilerin, aynı ülkü çevresinde toplanmış insanların gönüllü olarak bir araya geldiği demokratik kurumlar olmaktan çıkması ve siyasi ortamın çıkar sağlamak için çatışılan bir arena’ya dönüşmesidir.



Paralı Siyaset

Siyasi partilerin, özellikle de yönetime gelebilecek partilerin parasal kaynaklarını, gerçek boyutuyla saptayıp incelemek güç değil, neredeyse olanaksız bir iştir. Siyasetin her yönüyle paraya bağlandığı bir ortamda, kişisel araştırma bir yana, hiçbir yasal düzenleme, partilere yönelen para akışını tam olarak saptayamaz. Bu durum, yalnızca Türkiye için değil, gelişmiş ülkeler başta olmak üzere, parlamentoculuğun geçerli olduğu hemen tüm ülkeler için de geçerlidir. İngiliz araştırmacı Herbert E.Alexander’ın söylediği gibi, “ilk kaynağı bilinmeden her türlü metaya çevrilebilen para, sonunda siyasi iktidarı ele geçirmeye yarayan bir araç haline dönüşmüş” tür.1
Türkiye’de büyük sermaye güçleriyle, bağlı olarak dışarıyla bütünleşen partilerin para kaynağı, önemli oranda kayda geçirilmeyen yasa dışı bağışlardan oluşur. Bunu herkes bilir ancak kimse kanıtlayamaz. Yasal yardımların ise kuralları bellidir. Üye ödentileri, dışardan yapılan belgeli bağışlar ya da hazineden yapılacak yardımın sınırları yasalarla belirlenmiştir. Ancak, yasal ya da yasadışı yardım ve desteğin bir başka türü daha vardır. Medya’nın olayları veriş biçimi, haber ve yorumlarda ustalıkla yapılan yaymaca, kitleler üzerinde çok etkilidir. Ünlü kişi ve kuruluşların övücü açıklamaları, kahvaltı ve medyatik yemekler; ihaleler, teşvikler ya da borç ertelemeler, doğrudan akçaya dayalı olmayan dolaylı yardımlardır.
Bu tür yardımların değeri, kimi zaman paradan yüksektir ve kuşkusuz bunların da akçalı bir karşılığı vardır. Görsel basında çokça yer almaya ya da yazılı basındaki fotoğrafların veriliş biçimine kimse bir şey diyemez. Gazete yöneticileri, bildirmenlerin (muhabirlerin) çektiği çok sayıdaki fotoğraflardan seçerek, dilediği insanı; çirkin, saldırgan ya da hırçın, dilediğini uysal, kararlı ya da duygulu göstermede çok ustadırlar.

Yasal Denetim

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 69, Siyasi Partiler Yasası’nın 61.başlamı (maddesi), partilerin gelir kaynaklarıyla ilgili düzenlemeler getirmiştir. Düzenlemelere göre her parti, gelirini tür ve nicelik (miktar) belirterek, partileri denetleme yetkisi alan Anayasa Mahkemesi’ne bildirmek zorundadır.
Siyasi parti yöneticilerine güvenmeyen anayasa yapıcıları, 1961 ve 1982’de getirdikleri yasal (648 ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası) ve anayasal (65 ve 61.başlamları) önlemlerle, parti gelirlerini denetim altına almaya çalışmıştır. Ancak, partilerin gelir kaynaklarının denetlenmesinde başarılı olunamamıştır.

Yasadışıcılık

1983-1998 yılları arasındaki Anayasa Mahkemesi’ne yapılan parti bildirimlerini inceleyen Doç.Ömer Faruk Gençkaya ilginç sonuçlar saptamıştır. Gençkaya saptamaları, Necmettin Erbakan’ın yargılı (mahkum) olduğu Refah Partisi’nin akçalı yönden yargılandığı dava tutanaklarıyla birlikte ele alınıp incelenirse, karşılaşılan ilk gerçek; özensiz biçimde düzenlenen bildirimlerin gerçeği ne kadar yansıttığının anlaşılamamasıdır.
Eksik olduğu açıkça belli olan bu bildirimlerde bile, partilere dışardan yapılan bağışlar üye ödentilerinin çok üzerindedir. 1983’le 1998 arasında kimi partilerde, bağışlar’ın toplam parti gelirine oranları şöyledir: ANAP yüzde 20, DYP yüzde 22, RP yüzde 44, CHP yüzde 14, DSP yüzde 23. Üye ödentileri’nin toplam gelir içindeki payı ise bağışlar’ın çok gerisindedir; ANAP yüzde 1, DYP binde iki, RP yüzde 14, CHP yüzde 4, DSP yüzde 9.2

Devleti Kullanmak

Günümüz partilerinin hemen tümü, devletin küçültülmesini ve merkezi devlet yetkilerinin yerel yönetimlere aktarılması gerektiğini söyler. Onlara göre devlet, ekonomi ve siyaset başta olmak üzere, güvenlik dışında hiçbir şeye karışmamalıdır. Partiler, bu tür görüşler ileri sürüp bu görüşleri uygulamaya sokarken, yasal olan parasal gelirin büyük bölümünü devlet hazinesinden alır.
Kamusal işleyiş açısından olumsuzluklar içeren bu durum, aynı zamanda, devleti küçültmeyi ilke edinen partiler için yanıtlayamayacakları bir çelişkidir. Devlet, devleti yönetmek için yönetime gelenler tarafından küçültülüp etkisizleştirilmekte, üstelik bu iş devletin akçalı kaynakları kullanılarak yapılmaktadır. Ortaya çıkan ilginç durum, bir başka deyişle şöyle açıklanabilir: Azgelişmiş ülkelerde devlet, devleti “küçültmeyi” ilke edinen partilere yardım etmekle, kendisini yok edecek bir sürece katkı koymaktadır. Ayrıca, ulusun ortak malı olan hazineden partilere para aktarmak, benimsesin ya da benimsemesin tüm yurttaşların partilere aidat ödemek zorunda kalması gibi bir durum ortaya çıkarmaktadır.

Hazine Yardımı

1983 seçimlerinden sonra yönetime gelen ANAP, 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası’na bir ek başlam koyarak, partilere yapılacak hazine yardımının kurallarını belirledi. Eşitlik içermeyen belirleme, büyük partileri kayırıyor, küçük partilere herhangi bir parasal yardım yapmıyordu.
Yasaya göre, milletvekili seçimlerinde yüzde 10 barajını geçen partiler aldıkları oy oranında hazineden yardım alacaktı. Bunlardan başka Meclis’te en az 3 milletvekili olan partilerde % 7’den çok oy alan partiler de başka biçimde akçalı yardım alacaktı. 1999’a dek yedi kez değiştirilen bu başlama göre; Genel Bütçe Gelirleri “B” cetveli toplamının beşbinde ikisi oranında bütçeye ödenek konulacak, bu ödenek yukarıda belirtilen kurallar içinde partilere dağıtılacaktı.3

Büyük Kaynak

1984-1999 arasındaki 15 yılda, partilere toplam olarak 11,1 trilyon lira hazine yardımı yapılmıştır.4 Bu tutar, o yıllarda geçerli olan döviz kurlarına göre 2.24 milyar dolar demektir. Aynı yıllar içinde, partilerin, hazine yardımı dahil toplam gelirleri ise 24.5 trilyon lira olmuştur.5 Sayıların ortaya koyduğu gerçek, siyasi partilerin gösterdiği gelirler içinde hazine yardımının büyük bir payı olması ve bu payın yüzde 45.3 gibi çok yüksek bir orana çıkmasıdır.
Siyasi partileri güçlü kılan ve üye dayanışmasının göstergesi olan üye ödentileri, ortalama olarak yüzde 4’ün altındadır. Devletten alınan yardımın toplam gelirlerin yarıya yakınını oluşturması, bu oranın bağışlarla birlikte yüzde 70’leri aşması; siyasi partilerin üyelerinden, halktan, demokrasiden kopuşlarının ve siyasetin hazır parayla yapılan bir iş durumuna gelmesinin göstergesi sayılmalıdır.

Sürekli Artış

Siyasi Partiler Yasası’nda 1988’de yapılan bir değişiklikle, hazine yardımı, genel seçim olan yıllarda yüzde 300, yerel seçim yapılan yıllarda ise yüzde 200 arttırıldı.6 Bu nedenle, 2003 başında yapılan hazine yardımı, büyük oranda artarak yalnızca bir yıllık ödeme için 122 trilyon liraya, yani 85,3 milyon dolara çıktı.7
Partilerin aldığı hazine yardımında, 2003 Ocağı ile 2004 arasındaki dönemde adeta bir patlama yaşandı. Erken seçimin yapıldığı 2003 bütçesi ile yerel seçimlerin yapıldığı 2004 yılı bütçesinde partilere 103,6 + 51,8 olmak üzere toplam 155,4 trilyon lira yani 111,1 milyon dolar ödendi. Bu paranın 67,5 trilyon lirasını tek başına AKP aldı.8
AKP Yönetimi, sürekli artan Hazine yardımını 2014’te bir kez daha arttırdı. Yerel Yönetim seçimi olması nedeniyle 2014’te 2 kat; Milletvekili yenileme seçimi yılı olan 2015’te 3 kat hazine yardımı alacakken, 2014’te yapılan yasal değişiklikle yardımın kapsamı genişletildi. 2014 yılında AKP 177,1 milyon, CHP 92,3, MHP 46,3 milyon olmak üzere toplam 315 milyon yardım aldı.9 Maliye Bakanı Mehmet Şimşek siyasi partilere 2015 yılında yapılacak yardım için 2015 bütçesine 531 milyon lira konduğunu açıkladı.10

Siyasi Baskı

Kuralları belirlenerek yasal “hak” durumuna getirilen hazine yardımı, hükümetlerin isteğine göre ayrımlı uygulanabilecek bir işleyişe sahip değildir. Parayı maliye bakanları öder, nicelik ve ödeme biçimi isteğe göre değiştirilemez.
AKP’nin oluşturduğu 59.Hükümet, 2004 ödemelerinde o güne dek görülmemiş bir uygulamayla, hazine yardımı siyasi baskı aracı olarak kullandı. Kamuoyuna gerekçeli bir açıklama yapmadan, Genç Parti’ye bu yardımı ödemedi. Bu uygulamayla hazine yardımı, siyasi baskı aracı olarak kullanılan bir unsur durumuna getirilmiş oldu.

Halktan Kopuş

Siyasi partilerin gelirlerini giderek artan oranda parti dışından sağlaması, yaygın ve etkili bir siyasi bunalımın yaşandığını gösterir. Halkın ve ülkenin sorunlarını çözmek için ortaya çıkan partiler, niteliği ve kaynağı ne olursa olsun, aldığı dış yardım oranında halktan ve ülke sorunlarından uzaklaşmaktadır. Geçim güçlüğü içindeki halk, partilerin harcamaya alıştıkları ve giderek yaşamak için zorunlu duruma getirdikleri parayı karşılayacak durumda değildir. Herşeyi paranın belirlediği bir ortamda, siyaseti de parası olanlar belirlemekte ve bu belirlemede doğal olarak halk yer almamaktadır.

Şirket mi Parti mi

Üye ödentileri, akçalı katkı sağlayacak dayanışma etkinlikleri, bayrak, flama, rozet gibi yaymaca gereci satışları, parti yayınlarından gelir sağlanması gibi üyeye yönelik eylemler, Hazine’den gelen hazır paraya alışan yöneticiler için zaman ayırmaya değmeyen gereksiz işlerdir!.
Oysa dayanışma ve imeceye dayanan bu tür etkinlikler, partinin halka uzanan ve gücünü ondan almasını sağlayan bağımsızlık araçlarıdır. Partilerin halktan ve ülke gerçeklerinden kopması, siyaseti topluma hizmet aracı olmaktan çıkarmış ve gelir sağlamak amacıyla yapılan bir meslek durumuna sokmuştur.
Durumun doğal sonucu, partilerin, aynı ülkü çevresinde toplanmış insanların gönüllü olarak bir araya geldiği demokratik kurumlar olmaktan çıkması ve siyasi ortamın çıkar sağlamak için çatışılan bir arenaya dönüşmesidir.
Burada artık, parti ilkelerinden, izlence (program) ve tüzüklerinden, ülke ve halkın çıkarlarından söz etmek olanaklı değildir. Partiler şirket, parti başkanları şirket patronu, yöneticiler de şirket çalışanı gibidir. Parti yönetimlerine halkı temsil eden ilkeli halk önderleri değil, genel başkanın belirlediği kişiler gelebilir.
Bunlar, atanmış olmanın bağımlılığyla davranırlar ve yukardan gelen buyrukları yerine getirirler.

Denetimden Kaçma

Partilerin gelirini denetleme girişimleri Türkiye’de başarılı olamamaktadır, çünkü denetlenmesi sözkonusu olan partiler, yasaya bağlanmış olsa bile, gelir-gider hesaplarını düzenli tutmamakta ve yasadışı ilişkileri yerleşik davranış durumuna getirereki, ya gerçek dışı belgelerle çalışmakta ya da hiçbir belge kullanmamaktadır.
Gençkaya, bilinmezlikler konusunda şunları söylemektedir: “Bazı partiler, uzun yıllar il hesaplarını ayrıntılı olarak bildirmemiştir. Elimizdeki veriler, özellikle il örgütlerindeki finansman yapısını buzdağının görünen yüzü olarak temsil ettiğini göstermektedir... Ülkemizde partilerin ve adayların seçim harcamaları, yasal olarak düzenlenmemiş ve denetlenmemektedir. Yerel ve genel seçimlerde bazı adayların, partilerin yıllık bütçelerinin birkaç katı harcama yaptıkları basın organlarında yayımlanmıştır. Öte yandan, partilerin Anayasa Mahkemesi’nce denetlenen hesaplarındaki seçim harcamalarına ilişkin bildirimlerin, gerçeği yansıttığını söylemek de olanaksızdır.”11

Dipnotlar

  1. Cumparative Political Finance in the 1980s” Herbert E. Alexander, Cambridge: CUP, 1989; ak. Doç. Ömer Faruk Gençkaya “Türkiye’de Siyasi Partilerin Başlıca Gelir Kaynakları”, Anadolu Str.Araş. Vakfı – 2002, sf. 7
  2. Türkiye’de Siyasi Partilerin Başlıca Gelir Kaynakları” Doç. Ömer Faruk Gençkaya, Anadolu Araştırmalar Vakfı – 2002, sf. 16 ve 18
  3. Kanunlar, Kasım 1999 (EK – 42)
  4. Türkiye’de Siyasi Partilerin Başlıca Gelir Kaynakları” Doç. Ömer Faruk Gençkaya, Anadolu Araştırmalar Vakfı–2002, sf. 12
  5. a.g.e. sf. 12
  6. Kanunlar, Kasım 1999 (EK – 42)
  7. Cumhuriyet 22.11.2002
  8. Cumhuriyet 15.01.2003 ve 22.11.2002, kıyasla hesaplanan
11 “Türkiye’de Siyasi Partilerin Başlıca Gelir Kaynakları” Doç. Ömer Faruk Gençkaya, Anadolu Araştırmalar Vakfı- 2002, sf.12


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder