19 Şubat 2015 Perşembe

TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ (TİP)



Türkiye İşçi Partisi’nin güçlenmesi ya da güç yitirmesi, her partide olduğu gibi, izlenen politik çizgiye bağlı kalmıştır. Ülke gerçeklerine dayanan izlence (proğram) ve çalışma biçimi büyüme nedeni olurken, siyasi yabancılaşmaya yol açacak davranışlar partiyi küçültü. Gelişmeye neden olan çalışmanın temel özelliği, ulusal bağımsızlığa önem verilmesi ve bu öneme bağlı olarak Kurtuluş Savaşı’nın tüm kazanımlarıyla birlikte sahiplenilmesiydi. Aybar’ın Genel Başkan olduğu dönemde kabul edilen tüzük ve izlencede, “ulusal bağımsızlığın her şeyin üstünde” tutulacağı, bütün uluslarla “Kurtuluş Savaşı Türkiyesi’ne yaraşır biçimde” barışçı bir dış politika yürütüleceği, “ilerici aydınlar ve Atatürkçü gençlik”in “halkla yazgı birliği” yaparak Türkiye’nin gerilikten kurtarılacağı söyleniyor, söylenenler parti politikalarına yansıtılıyordu.



Sosyalist Kitle Partisi

Sosyalist Partiler içinde, ülke gerçeklerine yaklaşım ve halka ulaşma konusunda, Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) ayrı bir yeri vardır. 1961 yılında on bir sendikacının kurduğu, daha sonra Mehmet Ali Aybar başta olmak üzere kimi aydınların katılımıyla güçlenen bu parti, kapatıldığı 1971 yılına dek on yıl boyunca, etkili bir karşıtçılık (muhalefet) yürüttü ve Türk siyasi tarihine, en yüksek düzeyde kitleselleşen sosyalist parti olarak geçti. 1965 ve 1969’da katıldığı iki genel seçimden, ilkinde on beş ve öbüründe iki milletvekili çıkardı, 1966’da katıldığı senato yenileme seçiminde ise bir senatörlük kazandı.

Aybar Dönemi

Türkiye İşçi Partisi’nin yükselme dönemi, Mehmet Ali Aybar’ın Genel Başkanlık yaptığı 1962-1967 arasındaki ilk beş yılıdır. 1964’te İzmir’de yapılan Birinci Büyük Kurultay’da kabul edilen izlence, ülke sorunlarına yeni yaklaşımlar getiriyor ve Türkiye’nin gerçeklerine ters düşmeyen kimi somut çözümler öneriyordu. İzlencede; emekçi kitlelere ulaşmanın amaç edinildiği açıklanıyor, başta işçi ve köylüler olmak üzere çalışan kitlelerin sorunlarına çözümler getiriliyor, Türk halkına yabancı gelmeyen yaklaşımlarla ulusçu önermelerde bulunuluyordu. İzlence, partili-partisiz kimi bilim adamı ve uzmanın katıldığı toplantılarda saptanmıştı. Anti-emperyalist ve anti-feodal ereklerin oluşturduğu demokratik açılımlar içeriyor, sosyalizm sözcüğü izlencede yer almıyordu.1 Kurtuluş Savaşı’nın ulusal bağımsızlık çizgisi, Cumhuriyet döneminin devletçiliğiyle birleştirilmişti.

Kitleselleşme

Ayakları yere basan izlence, 60’lı yılların Türkiyesi için önemli sayılacak oranda ilgi gördü. TİP, aydınlardan ayrı olarak kimi büyük kentlerde işçiler ve yoksul bölgelerde topraksız köylüler tarafından da desteklendi. Komünizmle Mücadele Dernekleri’nin yoğun saldırılarına karşın, kısa bir süre içinde Türkiye’nin hemen her ilinde örgütlendi.
1965 genel seçimlerinde, halktan yüzde üç oy aldı. Ancak, TİP’in yükselişi uzun sürmedi. 1968’de Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’yı işgal etmesi gerekçe yapılarak başlatılan parti içi çatışma, Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim tartışmalarıyla düşüngüsel (ideolojik) bölünmeye yol açtı.

Aybar Sonrası

Mehmet Ali Aybar, Genel Başkanlık’tan ayrıldı. O dönemde hızla yayılan sosyalist akımlar, partiyi kuruluş dönemindeki çizgiden uzaklaştırarak sovyet çizgisinde politika yürüten ortodoks bir “sosyalist” parti durumuna getirdi. Bir türlü bitmeyen halka uzak düşüngüsel tartışmalar, partiyi kitlelere yabancılaştırdı ve hızla güç yitirmesine yol açtı. Dış saldırıların yapamadığını parti içi tartışma sağlamıştı.
Edindiği yeni siyasi çizgi nedeniyle güç yitiren TİP, yeniden güçlenmek için, ayrılıkçı Kürt kümelerine yöneldi ve bunlarla yoğun bir ilişki içine girdi. Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKD) ve Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) ile birlikte, Diyarbakır’da gizli olarak kurulmuş olan Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) de desteğini alarak Doğu Mitingleri düzenledi. Bu gelişmeler sonunda, Doğudan umduğu oy desteğini bulamadığı gibi, Türk halkının desteğini de yitirmiş oldu. Kapatıldığında, kendiliğinden kapanacak denli güçsüzleşmişti.

Küçülme

Türkiye İşçi Partisi’nin güçlenmesi ya da güç yitirmesi, her partide olduğu gibi, izlenen politik çizgiye bağlı kalmıştır. Ülke gerçeklerine dayanan izlence ve çalışma biçimi büyüme nedeni olurken, siyasi yabancılaşmaya yol açacak davranışlar partiyi küçültü. Gelişmeye neden olan çalışmanın temel özelliği, ulusal bağımsızlığa önem verilmesi ve bu öneme bağlı olarak Kurtuluş Savaşı’nın tüm kazanımlarıyla birlikte sahiplenilmesiydi.
Aybar’ın Genel Başkan olduğu dönemde kabul edilen tüzük ve izlencede, “ulusal bağımsızlığın her şeyin üstünde” tutulacağı, bütün uluslarla “Kurtuluş Savaşı Türkiyesi’ne yaraşır biçimde” barışçı bir dış politika yürütüleceği, “ilerici aydınlar ve Atatürkçü gençlik”in “halkla yazgı birliği” yaparak Türkiye’nin gerilikten kurtarılacağı söyleniyor, söylenenler parti politikalarına yansıtılıyordu.2

Kuruluş Çizgisi

Mehmet Ali Aybar’ın Genel Başkan seçildikten hemen sonra, 8 Şubat 1962’de yaptığı basın açıklaması, Türkiye İşçi Partisi’ni başarıya götüren girişimin hangi anlayışla başlatıldığını göstermesi bakımından önemlidir. Aybar bu açıklamada şöyle söylüyordu: “Partimiz, programındaki anlayışı benimseyen herkese, hangi sınıftan olursa olsun açıktır... Devlet sektörünün ağır bastığı planlı ekonomi düzeninde, özel sektör daha uzun yıllar, ulusal kalkınmamızda yararlı olacağı için korunacak ve teşvik edilecektir... Ulusal bağımsızlığımıza zarar vermeyen dış yardımlardan yararlanılacaktır... Ölümsüz Atatürk’ün söylediği gibi, herhangi bir hakkı ancak çalışarak kazanabiliriz... Amacımız, emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı ilk kurtuluş savaşını veren Türkiye’yi, her bakımdan tam bağımsız, ülkesi ve ulusu ile bölünmez, halkçı, emekten yana, devletçi, laik, insan haklarına ve sosyal adalete dayanan demokratik bir Cumhuriyet olarak çağdaş uygarlık yolunda hızla ilerlemekdir...”3

Yabancılaşma

Aybar ayrıldıktan sonra, partiye; ülke gerçeklerinden kopuk, özgünlüğü ve yaratıcılığı olmayan, sert söylemli bir anlayış egemen oldu. Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili olumlu değerlendirmeler önce ortadan kalktı sonra açık ya da örtülü, karşıt söylemlere dönüştü. Artık, sürekli olarak; sınıf mücadelesinden, sosyalizmden, faşizmden ya da enternasyanalizmden söz ediliyor, sanayileşmiş Batı ülkelerinde bile tartışılmayan düşüngüsel konular Türkiye’de tartışılıyordu.
1970’te Genel Başkan olan Behice Boran’ın 8 Ocak 1971 günü yaptığı basın açıklaması, TİP’deki düşüngüsel değişimi ortaya koyan bir belge gibidir. Siyasi yabancılaşmayı, yalnızca anlayış olarak değil, kullanılan dil bakımından da ortaya koyan bu açıklamada, Boran şunları söylüyordu: “Faşizm, parlamenter bir kılığa büründürülmüş ya da üniforma giydirilmiş biçimiyle kapı ağzında boy göstermiştir... Faşizm, burjuva diktatörlüğünün açık teröre dayanan en keskin biçimidir... Faşizmin baş hedefi işçi sınıfıdır... Faşizm şoven ve ırkçı bir milliyetçiliği körükler... Anayasamız Türkün tarifini, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olmak biçiminde yaptığı ve dil farkı gözetilmeksizin bütün yurttaşları eşit saydığı halde; yurttaşlarımız olan ve sayıları milyonlara varan Kürt halkına ırkçı şoven bir milliyetçilik anlayışıyla baskı yapılmakta, insanlık dışı muameleler reva görülmektedir. Kürt halkının Anayasa’nın tanıdığı demokratik özgürlüklerden, eşitlikten yararlanması önlenmektedir... Milli Güvenlik Kurulu, Anayasa’nın tanımladığı ‘Milli güvenlik ile ilgili kararların alınmasında ve koordinasyonun sağlanmasında yardımcılık etmek üzere gerekli temel görüşleri Bakanlar Kuruluna bildirir’ bir kurul olmaktan çıkmış, bütün ülke sorunlarını ele alıp ülkeyi doğrudan yönetmeye yönelmiştir...”4

Dipnotlar



  1. Türkiye İşçi partisi (1961 – 1971)”, Artun Ünsal, Tar.Vak.Yurt Yay., İst.– 2002, sf. 3
  2. Tip Olayı 1961 – 1971” Prof. Sadun Aren, Cem Yay., İst. 1993, sf. 52 ve 59
  3. a.g.e. sf. 40, 41, 42
  4. a.g.e. sf. 142, 144

1 yorum:

  1. «Liberal ve sevimli kimseler(den)» Prof. Osman Okyar’ın aslında tam bir ‘yavşak’ olduğunu yine bir TiP ağır topundan öğreniyoruz [bkz: (1) Dr. Yahya Kanbolat, “Olduğu gibi”, Bayır Yayınları, Anı dizisi 1, Birinci basım Nisan 1979, Akademi Matbaası Tel. 25 15 14 - Ankara, s.69 ve (2) Oya Baydar & Melek Ulagay, “Bir dönem iki kadın”, Can Yayınları 1948, © 2011 Can Sanat Yayınları Ltd. Şti., ISBN 978-975-07-1273-9, 2. Basım Mart 2011 Ekosan Matbaası, s.152].

    YanıtlaSil